Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan sarayın ıssızlığında “Putin’den
Allah razı olsun” diye mırıldanmıyorsa şaşarım. Rus Dışişleri, Musa
Ebu Merzuk başkanlığındaki Hamas heyetini Moskova’ya davet ederek
bu hareketi “kurtuluş mücadelesi veren mücahitler” olarak
sahiplenen Erdoğan’ın üzerindeki şimşekleri dağıtıverdi. Bir de
Erdoğan, İsveç’in NATO üyeliğine yol verip “Rusya için tutarlı bir
dost olamayacağını” tekraren gösterdikten sonra… Putin çaprazdan
bir selam gönderiyor ama bunu Erdoğan’la dayanışma amacıyla
yapmıyor tabii ki.
Rus siyasetinin çapı Müslüman Kardeşler’in Filistin kolu Hamas’a da
siyasal İslam’ın pragmatik sürümü Erdoğan’a da yarayacak çelişkiler
içeriyor. Taktiksel tutarsızlıklar stratejik tutarlılığı bozmuyor,
aksine besliyor. Müslüman Kardeşler yıllardır Rusya’da terör
örgütleri listesinde ama Hamas değil. Halbuki Hamas, Müslüman
Kardeşler’in Filistin uzantısı. Yine Rusya, Suriye’de çatışmanın
karşıt taraflarında olmalarına rağmen Türkiye ile geçinmenin
yollarını buldu. ABD ile ortaklık kuran Kürtlerle de teması
kesmedi. Katar’ın Suriye’de finanse ettiği İslamcıları kırıp
geçirdi ama Doha ile yağlı ballı anlaşmalar da yaptı. İran ile
komşuları arasındaki husumetlerin Körfez’le ilişkilerini
aşındırmasına izin vermedi.
Sovyetlerden beri Filistin’i odağından ayırmayan, ABD’nin tek
taraflı adımlarla etkisizleştirdiği Orta Doğu Dörtlüsü’nde kendini
“barış yapıcı” olarak konumlandıran ve BM Güvenlik Konseyi’ndeki
veto kartını yerinde kullanan Rusya, İsrail’den yana Amerikan
bağnazlığına kendini kaptırmıyor. Hamas’ı ayrı tutmaları Filistin
dosyasında etkili olma önceliğinden kaynaklanıyor. Terör örgütleri
listesinde tuttukları Taliban’ı birkaç kez ağırladıkları gibi
Hamas’a da kapıları açık tutuyorlar. 2006’da Filistin tarihindeki
ilk seçimleri Hamas kazandığında tebrik edenlerin başında Rusya
geliyordu. Putin, 2007’de dönemin Hamas Siyasi Büro Şefi Halid
Meşal'i ağırlamakla kalmayıp onun cesaretini ve mertliğini övmüştü.
Tabii 7 Ekim baskınından sonra artık övgü faslına yer yok. Rusya
sivilleri hedef alan saldırılar nedeniyle İsrail ve Hamas’ı
birlikte kınamaktan yana. Fakat Putin, Gazze'deki kuşatmayı
Nazilerin Leningrad ablukasına benzetmekten de geri durmadı.
Erdoğan gibi Akdeniz’e uçak gemilerinin gönderilmesinin mantığını
sorguladı. “Nedir, Lübnan’ı bombalamaya mı hazırlanıyorlar yani?”
diye sordu.
Yerleşik Rus değerlendirmesi Filistin sorunu çözülmeden İsrail’in
güvenliğinin sağlanamayacağı yönünde.
***
Peki Rusya’da ağırlanmak Hamas için ne anlama geliyor?
Hamas heyetinin Moskova’da Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Kremlin’in
Orta Doğu Özel Temsilcisi Mikhail Bogdanov tarafından
ağırlanmasıyla Rusya, İsrail’in Batı’da tutturduğu nakarata cızırtı
saplıyor. Hamas’ın IŞİD’den beter olduğuna dair küresel kampanya,
BM Güvenlik Konseyi’nde paşa koltuğunda oturan Rusya’dan çizik
yiyor.
Rusya, Hamas’ın ağırlanmasını çatışan taraflarla görüşme ihtiyacına
ve rehineleri kurtarma amacına bağlasa da Filistin tarafının
yansıttığı fotoğraf farklı. İşin algı tarafında Hamas, daveti,
Erdoğan’ın çizdiği profilin Rusya tarafından da teyidi olarak
okuyor. Ebu Merzuk, “Davet, tüm dünyaya, Rusya'nın Hamas'ı bir
terörist değil, halkının haklarını savunan ve adalet için savaş
yürüten bir kurtuluş hareketi olarak gördüğüne dair bir mesajdır"
diyor. İçerikle ilgili de Ebu Merzuk şunu söylüyor: "Toplantılar
yaptık, Filistin sorunuyla ilgili her şeyi ve tüm bölge ve insanlık
için ABD'nin çizdiği gelecekten farklı bir geleceği birlikte nasıl
belirleyeceğimizi tartıştık." Bu çok büyük bir çerçeve. Ruslar bu
iddiaya bir şey ilave etmeden çıkarım yapmak güç. Fakat Moskova
masasında üçüncü koltukta İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Ali
Bakıri oturuyordu. Bu da işin rengini biraz değiştiriyor. Bakıri,
Hamas ve Bogdonov’la üçlü görüşmenin yanı sıra Dışişleri Bakan
Yardımcıları Sergey Ryabkov ve Mihail Galuzin ile bir araya geldi.
Savaşın bölgeselleşme riskine karşı olası senaryoların konuşulduğu
ihtimali dışlanamaz. Bu üçlü format İsrail’in kaygılarını daha da
artırabilir. İsrail Dışişleri, daveti, “teröre destek veren ve
teröristlerin zulmünü meşrulaştıran haysiyetsiz bir adım” olarak
niteleyip “teröristlerin derhal sınır dışı edilmesini” istedi.
Rusya alttan aldı, misliyle yanıt vermedi. Kremlin Sözcüsü Dmitri
Peskov, tüm taraflarla temasları sürdürmenin gerekli olduğunu
söylemekle yetindi.
Rusya, tartışmanın ateşkes, rehineler, insani yardımlar ve
Gazze’deki kuşatmanın kaldırılmasından başka bir yere
kaydırılmasını istemiyor. Aktarılan bilgilere göre Rusya, Rus
vatandaşı 8 rehinenin ismini iletti, Hamas da Ruslar için
hassasiyet gösterme sözü verdi. Ebu Merzuk da "Bizim için esirlerin
hepsi İsraillidir” diyor. 25 farklı ülkeden pasaport taşıyan
rehinelerden söz ediyoruz. Çifte vatandaşlar asker olarak
savaştaysa İsrailli, rehineyse Rus, Fransız, Alman, Amerikalı
oluveriyor! Rusya rehineleri alırsa Hamas’a daveti sorgulayanların
yüzüne kapıyı çarpabilir. Öte yandan Rusya, İsrail’le ilişkilerini
ve Yahudi vatandaşlarını da gözetiyor. Ukrayna savaşı sırasında
Batı ile Rusya arasında denge gözeten İsrail de Ruslarla daha fazla
didişmekten kaçınabilir. İsrail, Rusya’nın Suriye savaşındaki ikili
tutumundan çok yararlandı. Suriye ve İran bağlantılı hedefleri
vururken Rusların kontrolündeki S-300’ler İsrail uçakları ve
füzelerine karşı köreldi. İran’ı dengeleme ve Şii milisleri İsrail
sınırlarından uzaklaştırma konusundaki Rus rolü de değerliydi.
Suriye savaşı boyunca Başbakan Benyamin Netanyahu’nun en fazla
görüştüğü liderin Putin olması sebepsiz değildi.
***
Rusya için Gazze’deki savaş ne anlama geliyor? Ya da savaş
Rusya’ya nerelerde hamle yapma imkânı veriyor?
Genel anlamda ABD’nin bölgeye yeniden düzen verme çabasına karşı
Rusya, İran ve Çin arasında koordinasyonun artması anlaşılır bir
durum. Fakat Hamas’ın bu tartışmaya ortak edildiği yerde görüntü
fluya düşüyor. Tam bu noktada Moskova’nın savaşa dolaylı katkısına
dair spekülasyonlar aradan fırlıyor. Özellikle Ukrayna bunun
üzerine gidiyor. Güvenlik Hizmeti Başkanı Kirilo Budanov gibi
isimler Rusya’nın Hamas'a silah sağladığı, Filistinlilerin
İsrail’in güvenliğini yaran bir operasyonu kendi başlarına
başaramayacağı, Vagner’in bu işe karışmış olabileceği ya da
yardımların İran-Hizbullah kanalıyla gitmiş olacağı gibi iddiaları
köpürtüyor. Bunları temellendirebilecekleri bir bilgi yok. Fakat
spekülasyonlardan bağımsız olarak Gazze savaşının Rusya için
anlamına dair birkaç nokta üzerinde durulabilir:
- Rus diplomasisi Amerikalılara çalım atma şansını yakalıyor. Bu
durum küresel güneydeki etkisini artırma çabasına hizmet
ediyor.
- ABD’nin Ukrayna savaşına hasrettiği askeri-istihbari kapasitesi
güneye kayıyor. Rai el Yevm gazetesi dışında başka yerde görmediğim
bir iddiayı paylaşayım: Hamas heyeti, Bogdanov'a Rusya'nın
tutumundan dolayı teşekkür etti. Bogdanov da Batılı casus
uçaklarının Rusya'dan uzaklaşıp Aksa Tufanı ile meşgul olduğuna
değinerek “Asıl biz size teşekkür ederiz Rusya'ya büyük ve paha
biçilmez bir hizmet sundunuz. Ayrıca Aksa Tufanı, Rus eğitim
akademilerinde benimsenecek silahlı mücadele dersidir” dedi.
Bogdanov'dan bu kadar dikkatsiz bir konuşma beklenmese de ABD’nin
dikkatinin dağılması elverişli bir sonuç.
- İlaveten Rusya, Orta Doğu düzenini Abraham Anlaşmalarıyla
güncellemeye çalışan ABD’nin başarısızlığına dair anlatıyla baş
düşmanı ile hesaplaşma imkânı buluyor. ABD’nin savaş çıkararak
çıkarlarını garantilemeye çalıştığı savı yeniden tedavüle giriyor.
ABD’nin İsrail ve Araplar arasındaki normalleştirme sürecini Çin,
Rusya ve İran aleyhine bir çevre düzenlemesi mantığıyla yürütüyor.
Gazze savaşı bu süreci de bombalamış oldu.
- İsrail iki devletli çözüm sürecini gömdüğünü düşünüyordu. Şimdi
çatışmayı “Hamas terörüne” indirgeyerek Filistin sorununu
mezarlığın derinliklerine itmek istiyor. Fakat Rusya ve Çin çıkış
yolu olarak iki devletli çözümü göstererek İsrail’i kaçmaya
çalıştığı kulvara çekmeye çalışıyor. İran, Irak, Suriye, Mısır,
Türkiye ve İsrail liderleriyle görüşmeler yapan Putin “Daima BM
Güvenlik Konseyi kararlarının hayata geçirilmesinden yana olduk,
bundan öncelikle bağımsız ve egemen Filistin devletinin kurulmasını
kastettik. Bütün problemlerin kökü burada” diyor. Putin 1967
sınırları üzerinden Filistin devletini kastediyor. Fakat Ruslar
bunu zorlamak için BM Güvenlik Konseyi’nin 242 nolu kararının yanı
sıra yavaşça BM Genel Kurulu’nun 1947 tarih ve 181 sayılı taksim
planını da hatırlatıyor. Ukrayna savaşından beri Rusya’nın sivri
dilini temsil eden Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dimitri
Medvedev en iyisinin 242’yi uygulamak, hatta 181 sayılı taksim
planına dönmek olacağını yazdı. Yani “Sen gel 242’ye razı ol yoksa
181 orada duruyor” demek istiyor. Savaşın nasıl biteceğinden
bağımsız olarak İsrail mevcut destekçilerden de barış sürecine
dönme baskısı görebilir.
- İsrail ve destekçileri 7 Ekim’de yakaladıkları havayı yavaş yavaş
kaybediyor. BM Güvenlik Konseyi’ni tıkasalar da Genel Kurul’da acil
ve kalıcı ateşkes çağrısı yapan tasarıyı önleyemediler. 120 'evet',
14 'hayır', 45 çekimser oy çıktı. Kanada’nın "Hamas’ı kınayan"
değişiklik önerisi de reddedildi. ABD’nin yalnızlaştığını anlatan
bu noktada Rusya ve Çin’in ayağına pas geliyor.
- Çin ve Rusya Orta Doğu ile ilişkileri derinleştirmeye çalışırken
Filistinlilerin hakları için ses vererek sempati topluyor.
İsrail’le ilişkileri de önemsedikleri için Yahudi devletinin meşru
müdafaa hakkını da teslim ediyor.
Özetle müşterek Batı diplomasisinin Ukrayna savaşında olduğu gibi
Afrika, Orta Doğu, Asya ve Latin Amerika ülkeleri karşısında
etkisini yitirmesi Rusya ve Çin’in tadını çıkardığı bir sonuç. Bir
de Gazze, ABD Başkanı Joe Biden’ın seçimleri kaybetmesine neden
olursa özellikle Ruslar avuçlarını ovuşturabilir.
***
Kritik soru; Rusya ve Çin’in oluşturduğu karşı ağırlık savaşın
seyrini değiştirebilir mi? Şu aşamada değil.
Peki savaşın yayılması karşısında bu iki güç farklı pozisyonlar
alabilir mi? ABD savaşın bölgeselleşmemesi için bütün
askeri-diplomatik ağırlığını kullandığına göre Çin ve Rusya bunun
aksini tercih edebilir mi? ABD’nin Orta Doğu’da yorulması işlerine
gelebilir. Fakat savaşın maliyetini ABD ile sınırlamak mümkün
değil. Suriye’deki Rus dahli bir kenara iki ülke de Orta Doğu’da
çatışmadan kaçınıyor. Özellikle İran’a saldırı halinde Tahran’la
dayanışma seçeneklerini ince eleyip sık dokuyacakları kesin.
Kimileri Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in şubatta Cumhurbaşkanı
İbrahim Reisi’yi ağırlarken İran’ın bağımsızlığı, egemenliği ve
bütünlüğünün korunmasına desteklerini ifade etmesinden hareketle
güçlü bir dayanışma beklentisi içinde. Çin’in desteği ABD’nin işini
zorlaştıracak şekilde sofistike yollardan gelebilir ama çatışmanın
tarafı asla olmayacaklardır. Rusya’nın durumu biraz daha nazik.
Ukrayna savaşı İran’la ilişkilerin tabiatını değiştirdi. İran’ın
Ukrayna savaşı için Şahid-131 ve Şahid-136 kamikaze İHA’larını
temin ettiği öne sürüldü. Yeni bir durum var. BM Güvenlik
Konseyi’nin İran'ın füze programına yönelik 2231 sayılı kararının
18 Ekim’de sona ermesiyle birlikte Moskova-Tahran hattında
askeri-teknik iş birliğinin önü açıldı. Rus Savunma Bakanı Sergey
Şoygu askeri bağları güçlendirmek için Tahran'ı gitti. İranlılar
Su-35 jetleri, S-400 savunma sistemleri, füzeler, Mi-28N, Ka-52 ve
Ka-226 tipi helikopterlerle ilgileniyor. Siparişlerin verildiğine
dair teyitsiz bilgiler geliyor. Buna mukabil Ruslar da İran’dan
İHA’nın yanı sıra çoklu fırlatma roket sistemleri ve tanksavar
tedarik etmeyi düşünüyor. Rusya’ya fren yaptıran başka bir şey;
İran’ı fazla donatırsa Suudi-Emirlikler ikilisi başta olmak üzere
Körfez gücenebilir. Bundan kaçınacaklardır. Yine de Gazze savaşının
gölgesinde Rusya ile İran arasındaki askeri alış-veriş ivme
kazanabilir. Rusya’nın da buna Ukrayna’da ihtiyacı var. İran’la
askeri-teknik ortaklık Belarus üzerinden de gelişebilir.
Savaşın genişlemesi ABD’nin başını ağrıtacaksa Rusya’nın bundan
memnun olacağı fikri yaygın. Fakat ABD’nin dikkatinin Ukrayna’dan
İsrail’e kayması ile savaşın yayılması aynı şey değil. Savaşın
Lübnan’a sıçraması Rusya’nın iki yakasını zar zor diktiği
Suriye’deki durumu tersine çevirebilir. Hizbullah, Suriye’de
Rusya’nın stratejik planlamasında önemli bir yere sahip ve
savaşçılarını tamamen Lübnan’a çekmesi cihatçıların önünü açabilir.
Ayrıca Suriye sahnesinde Şii milisler Amerikan üslerini hedef
alırken Rusya da kritik hatlarda istemediği bir tabloyla
karşılaşabilir. Tabii ABD’yi bölgeden çıkaracak bir çatışma
mekanizması işlevsel görülebilir ama bunun garantisi yok. Rusya
Gazze savaşının uzaması halinde kendi Müslüman nüfusunun bundan
olumsuz etkilenmesinden ve karmaşa çıkmasından da korkuyor. İran’ı
saracak yangının Körfez’i de yakacağı dikkate alındığında Tahran’la
askeri dayanışma içindeki Rusya için bölgedeki ilişkileri korumak
güçleşebilir. Rusya’nın Opec+ ile ortaklığı da çok hayati. O yüzden
Rusların İran’la neyi konuştukları önemli: Savaşı sınırlamanın
yollarını mı yoksa dayanışma imkanlarını mı müzakere ediyorlar?
İran ve ABD/İsrail arasında çatışmaya dönmeyen bir gerilim Rusya
açısından yönetilebilir ama çatışma ilişkilerdeki devreleri
yakabilir.